Kimi insanlar şunu söyleyebilirler: “Güldüğümüzde bizi çok yumuşak, çok iyi görüp suistimal edebilirler, öyleyse kaşlarımızı çatalım, sert duralım ki çevremizdeki insanlar da bizi az kullansınlar.” Böyle olunca sokaklarda birçok kızgın, sert, kaşlarını çatan katı insanlar görünüyor. Kişi dışarıda bunları yaptığı andan itibaren içeride epey bir oranda hormon ve sistemler harekete geçiyor ve kişinin rol yaptığı, -mış gibi yaptığı durum, iç organlarına, hayatına, karakterine ve iç huzuruna yansıyor.
İçerideki gülümsemeyi devam ettiren, kalpleriyle gülümseyen kişilerin ise gözleri gülmeye devam ediyor; gözlerinin içindeki ışık daha parlak, daha canlı olarak hayata gülerek, gerçek bir gülümseme ile bakabiliyor.
İçerideki gülümsemeyi devam ettiren, kalpleriyle gülümseyen kişilerin ise gözleri gülmeye devam ediyor; gözlerinin içindeki ışık daha parlak, daha canlı olarak hayata gerçekten bir gülümseme ile bakabiliyor.
Peki bir insan hayata, dünyaya, çevresine nasıl gülümseyerek bakabilir ve nasıl içsel gülümseyebilir?
Öncelikle olanın, hayatın, yaşamın gerçekten ne kadar güzel ve ne kadar mükemmel olduğunu görebilmek aslolandır. İçsel mutluluk dolu bir gülümseme; bıyık altından gülmek değil, hayatın bir taraftan ciddi bir taraftan da şakacılığıyla ne kadar güzel bir film olduğunu görerek ona gülümseyebilmektir.
Hayata nasıl bakıyorsak, ona nasıl akıyorsak bize baktığımız gibi bakan bir kâinat var. Gerçekten bizden yansıyanı bize yansıtıyorsa ve biz olaylara ve hayata içeriden bir gülümseme yolluyorsak eşya da, doğa da, hayat da bize gülümser hatta gülümserken selam verir. Bu, bazen hayvanlar, bazen çiçekler, bazen de ağaçlar ile olabilir. O ağacın orada olduğunu fark edip ona gülümsediğimizde ağaç da bizi fark eder. Herhangi bir canlı hatta kristaller ve birçok mekanik zannedilen maddî şeyler dahi sevginin yansıması olan içeriden bir gülümseme yollandığında der ki; mademki hayat ve kâinat bir ayna, o hâlde ben de ona ondan aldığımı yansıtayım.
Şu an biz ne ile buluşmayı, bize neyin yansımasını ve neyin sunulmasını istiyoruz?
Tabii ki yansıttıklarımız, yaşadıklarımız bize sunulacaktır ve kullandığımız ifadeler, duygu ve düşünceler, kılık kıyafetler; kendimize verdiğimiz her türlü özen birer yansıtmadır. Bir yansıtma daha vardır ki bu, kalbimizin dışarıya vurumu olan gözlerimizdir.
Dudaklarımızdaki tebessümü gözlerimizin içerisine yansıtıyorsak, gözlerimizin içerisini o güzellikle güldürebiliyorsak, gözlerimiz neşe ile bakarken kalbimizdeki sevgiyi ‘Selam’ diye, dışarısı dediğimiz âleme yansıtabiliyorsak bizim buluşacağımız hâl ve durum gülümseme olur.
Olumsuz bir hâl ve durumla yaklaşan, art niyeti olan bir insan dahi olsa kalbimizdeki o sevgiyi, o güzeli, güzelliği gözlerimizin içerisinden görecek ve o yansıttığımız sevgi ile onun içindeki sevgiye akacağız ve o kişinin davranışı ya da ezberi farklı şekillerde olsa dahi o da içeriden sevgiyi gönderecek; çünkü kalbin aynası gözlerdedir.
Herhangi bir hayvana, bir canlıya, küçük bir insana şefkatle yaklaşırız, sevgiyle akarız değil mi? Onun gözlerinin içerisindeki kalbinden yansıyanı görürüz. Bir bebeğin gözlerine baktığımızda o ışıl ışıl yüreğindeki sevgiyi görürüz.
Gülümsemeyi hayatımıza, yüzümüze, davranışlarımıza yansıtmak; bunu davranış olarak da daima göstermek demek değildir. Kendimizi korumamız gereken yerde koruyabiliriz, gözlerimizin içindeki ışıltı devam ederken bulunduğumuz yer, şekil ve ortamda kendi alanlarımızı muhafaza edebiliriz. Çeşitli insanlara göre bazen kulak çekip bazen sevgi ve şefkat sözcükleri ile davranabiliriz.
Yaşadıklarımızın her biri birer gerçeklik, birer realitedir ve olanın içerisinde görünen her şey -güzel gibi görünmese dahi- aslında bir ihtiyaçtır. Bazen belki tatlı bir hüzün olur ama o hüznün ardında da yine bir bilgi, bir bilgelik vardır. Seyredilen bir rahatsız, bir hasta, bir kayıp olduğunda dahi o kaybedilenin arkasında bir bilgelik, fayda ve kazanç vardır. İşte bu ikisini aynı anda görmek orada hayatın içindeki oyunu fark etmektir. O oyunun içindeki senin kendi oyunu görmek, senin imzanı görmektir.
O en dışarıya, uzağa koyduğumuz konu ve olayın içinde bile bir bakarız ki bir sözümüzün, bir hâlimizin, bir tesirimizin imzası vardır. Gülümseyerek bunu nerede, ne zaman yaptım, ne zaman çağırdım diyebiliriz. Evet, çağırmışızdır ve eğer çağırdıysak bir ihtiyacımız, bir faydamız vardır. Bizim o bütünsel varlığımız, bizi bizden daha iyi gören ve tanıyan tarafımız; onun altına bize bir ifade ile imza attırmıştır. Buna da gülümseriz; hayatın güzeline, güzelliğine gülümseriz. Bu bir secde hâlidir, diklenmeyi bırakarak onurlu bir şekilde secde etmektir. Bu secde, dışarıya eğilmek değil; kalbimizin önünde, gerçekten kalbimizden gelen sevgi ve şefkatle eğilebilmek, selamlayabilmek ve içimizdeki güzeli, güzelliği gülümseyerek hayatımızdaki yansımalara yansıtabilmektir.
Gülümseyelim, gülelim, hayatımızda gülümseyenler çoğalsın.
Sevgilerimle
Hoşça kalın.