Öğrenmek, anlamak, fark etmek; bunlar kıymetlidir, kişisel gelişim sürecimiz ve dönüşümümüz için önemlidir fakat buluşacağımız durumla ilgili manevi hâl ve hâletimiz ile içsel dengemiz, bunlardan çok daha önemlidir.
Bizler bedenimiz aracılığıyla kitaplardan, sevdiklerimizden; hayattan öğrenir, öğrenirken de bildiklerimizi hatırlarız fakat her öğrendiğimiz şey uygulamaya, her uygulamaya geçen bilgi de hâle geçmeyebilir.
Bizler bu bedeni bıraktığımız, bedenle temasımız kesilip de diğer aleme geçiş yaptığımız an’dan itibaren -bilgi dahil- bedenle ilgili ne varsa burada bırakılır.
Kendimizle götürebileceğimiz şey ise sadece hâl ve hâletlerimiz yani bilginin içerisinden aldığımız öz olur. O halde bu hayat içerisinde en kıymet verilmesi icap eden şey; manevi hâllerimiz, hâlleşmelerimiz olmalıdır.
Bir şey öğrenmek; hâle geçirmek için kıymetlidir. Birçok kişi öğrenmenin, öğrenme kapasitesinin gücünü kullanmanın ne kadar kıymetli olduğunu anlama yolundadır fakat ulaşılacak hedef sadece öğrenmek, anlamak değil; o bilginin içerisindeki öz ile de buluşabilmektir.Bilgi bir yol, bir kendini keşfetme yolculuğudur ve onu hayat içerisinde uygulayabilmek, uyguladığımızdan da fayda, kâr elde edebilmek, manevi ve ruhsal kazanç elde edebilmek için birçok dönüşümün, dönüştürebilmenin, manevi gelişimin yollarını açabilir. Buna rağmen bu bilgi, duygularımızda bir dönüşüm meydana getirmiyorsa, düşüncelerimizle, fikirlerimizle ilgili katılıklarımızı, sertliklerimizi bırakmamızda bize yardımcı olmuyorsa o zaman o bilgi sadece yük olur.
Bilgiyi yük olarak taşımaktansa onu kullanılabilir hâle getirmek çok önemlidir. Diyelim ki çok kıymetli bir arabanız var ama yakıtı yok, herhangi bir şekilde hareket ettiremiyorsunuz yani uygulanabilir hâlde değil, sadece bir görüntü olarak mevcut; işte sadece öğrenilmiş bilgi dediğimiz şey de bundan ibarettir.
Peki bizler bilgileri hâle nasıl aktaralım? Hâlin içerisinde kendimizi nasıl bulalım ve nasıl uyanalım?
Bizler burada herhangi bir ifadenin, bir bilginin, bir olayın içerisinde uyandıkça, içsel uyanışlar yaptıkça yavaş yavaş o bilgilerin içine sızarız. Bilginin içerisine sızıp da onu kullanabildiğimizce de bir bakarız ki bilgi, bizim ruhumuza işlemeye, hâlimize geçmeye ve hayatımıza işlemeye başlar.
İlk arabamızı kullandığımızı düşünelim. Onu kullanmaya ilk başladığımızda arabanın sağına soluna, birçok yerine bakarız ve deriz ki, arabanın önünü görerek sağa, sola döneyim. Belli bir zaman sonra ise bir bakarız ki köşelerini görmeden de sağa sola manevralar yaparak geçebiliyoruz, yani artık araç bizim bedenimiz gibi olmaya başlıyor. Nasıl ki yürüyüş esnasında omuzumuzu sağa sola kıvırmamız gerektiğini düşünmeden direkt uygulayarak o durumu kendi çerçevemiz hâline geçirebiliyoruz, o bilgi bizim malımız oluyor; bir aracı, herhangi bir bilgiyi kullanırken de o bizim içimize işledi ve malımız olduysa doğal olarak onu da otomatikman kullanmaya başlarız.
Bir bilgiyi hâle geçirmeden evvel tabii ki antrenmanlar, tatbikatlar yapılabilir. Hatırlamamız gereken en önemli nokta şudur ki bizler önce hayat okumaları yaparız; kendi hayatımıza, kendi kaderimize dair tespitler yaparız. O tespitlerin içerisinde küçük küçük uyanışlar oldukça; şimşekler, ışıklar çaktıkça bir bakarız ki bunlar etrafımızda bir aydınlanma ve bir uyanış meydana getirmeye başlar. İşte o uyanışın hâlimize geçmesi, gerçek bir içsel aydınlanmadır.
Her birimiz bir taraftan bilgiyle dönüşelim ve hâlle kavuşalım. Kavuştuğumuz bize huzur versin, bizi mutlu etsin; buluştuğumuz Yaradan olsun.
Sevgilerimle
Hoşça kalın.