Her duygumuzun aslında bize hizmet eden ve yine bize hizmet ederken biraz canımızı acıtan, tat vermeyen durumları olabilir. Çünkü biliyorsunuz ki pozitifin ve negatifin iki ucu vardır. İşte burada kıskançlığın hem faydalı taraflarını, hem de doğru yerde kullanılmadığında fayda vermeyen taraflarını gelin birlikte inceleyelim, görelim. Biz bunlardan nasıl faydalanır, nasıl istifade ederiz?
Önce en basit şekliyle, bir ilişki içerisindeki kıskançlığa bakalım. Yani, bir kadın bir erkeği ya da bir erkek bir kadını niye kıskanır? Veya buna neden ihtiyaç duyar?
Aslında buradaki kıskançlığı yani duygu barkodunu, bizim bir işimize yaraması için, ondan bir fayda almamız için öncesinde oraya koymuşuzdur. Fakat eğer bunu doğru yerde kullanmamışsak, bu duyguyu yöneteceğimiz yerde, onun tarafından yönetilen bir hale gelebiliriz ki; o zaman fayda vermeyebilir. Buradaki duygu -daha doğrusu kıskançlık hali- aslında kişilerin o ilişkiye köklenebilmesi, ilişkinin iyileşebilmesi ve oradaki enerjilerin topraklanabilmesi için mevcuttur.
Fakat bu, o anda bir tutkuyla, harislik enerjisiyle ya da sahip çıkmanın ötesinde, sahiplenme ve “benim” duygusuyla kişinin nötrleyemediği, yontamadığı taraflarından dolayı bir aşırılığa giderse; işte o andan itibaren bu kıskançlık duygusu, fayda vermenin, yani kişiyi o ilişkiye topraklamanın ve o ilişkiyi aslında güçlendirici bir harç yapmanın ötesinde başka bir hale geçer. Yine aynı şekilde, diyelim ki; iş yeriniz ya da okulunuzda sizden daha çalışkan, daha başarılı, daha iyi işler yapan bir kişiye karşı bir kıskançlığınız var.
Bu sefer siz, kendinizi daha çok çalışmak, daha çok başarmak ya da kardeşinizin, ablanızın, abinizin, kuzeninizin başarılarının ötesine geçmek adına daha fazla aktif olup, daha çok şeyler yapmak ve de başarmak durumunda bırakabilirsiniz. İşte buradaki kıskançlık, diğer bir anlamda bir “özenme” duygusuyla sizi aslında harekete geçirmiş, bir ateşleyici unsur olmuştur.
Fakat eğer bu ateşleyici kıskançlık yetersizliğe, “ben layık değilim, ben yapamam” gibi bir komplekse çevrilirse; bu sefer kişiyi aşağılara, diplere götürebilir ki bu kez bu kıskançlık programınız, bu barkodunuz, size aslında fayda vermesi için koyduğunuz alandan zarara geçebilir.
Öyleyse aslında herhangi bir duygu halimizin iyi ya da kötü olması değil; onu hangi durumda, nerede ve nasıl kullanacağımızın bilgisi çok önemlidir. Yani “kaçılacak” bir kıskançlık değil, “özene çevrilecek” bir kıskançlık enerjisi bizim için fayda getirecektir. Harisliğe kaçan, “Sen misin öyle yapan?! Ben de şöyle yaparım!” vs. diye aşırılığa giden bir duygu halinden sakınmak ve bunun yerine ise “Bak ne kadar güzel yapıyor, ben de yapabilirim. Kuzenim şöyle bir şey başarmış, ben de başarabilirim.” demek önemlidir. Ya da mesela bir anne-baba-çocuk ilişkisinin içerisinde ya da bir karı-koca arasındaki hallerde ve durumlarda da yine aynı şekildedir.
Evet, bir koruma alanı yapabilmek çok önemlidir. Bununla birlikte, bu koruma alanı içerisinde kıskançlık gibi görünen minicik bir alanı dahi faydaya kullanabilmek de önemlidir. Fakat kişi, sahip çıkmayı sahiplenme zannederek, “Bu benim ve sadece bana ait.” diyerek nefsinin terbiyesini yapmadan, o ilişkinin içerisinde tamamen bencilliği ile aktığında, bu durum zarara neden olabilir.
Hani derler ya; “Aşkı uğruna bunları yaptı. Çok sevdiği için kıskançlığından şunları yaptı.”
Hayır. Bunlar sevgi ile değil, kişinin benmerkezciliği ile sadece kendi çıkarını, kendi menfaatini, kendi hırs ve egosunu görerek hayata bakması durumu ile mevcuttur ki; tabii ki bu hırs ile keskin sirke önce küpüne zarar verir. Ondan sonra da tabii ki etrafındakilere bu keskinliği dağıtabilir.
Öyleyse duygu izlerimizin, barkodlarımızın bize faydalı hallerinin dizginlerini elimizde tutarak; onları kendi faydamıza, kendi hayrımıza yönetebilmek üzere, düşünce frekanslarımızın içine bu bilgiyi koyuyoruz. Ve hayatımızın içerisinde kıskançlık dalgaları bize dönüş yaptığı anda da, bu bilgi ile bunu yönetebilecek bir halin şu anda siparişlerini ekiyoruz.
Şimdilik özenerek, daha iyi yapabilmek üzere ilerleyelim. Fakat bugünümüzü de kucaklayarak; bizi bugüne getiren sebepler için de şükrederek, teşekkür ederek, kabulde olarak geleceğe adım atalım. Ama önce burada olmanın, burada şu anı kucaklamanın bilgisi ile…
Hoşça kalın, sevgilerimle.
Ünal Güner