Sevgili dostlar her birimize geçmiş olsun. Acılarınızı paylaşıyor ve hafiflemesi için dua ediyoruz.
2023 yılı eski birçok frekansın temizleneceği, yenileneceği bir yıl.
Hepimize Allah kolaylık versin; güzellikle, doğruya, güzele ulaşmamız sağlansın.
Şu anda kimi hanede acı, kiminde yas, kiminde üzüntüler, kiminde de kederler var.
Öncelikle her olayın bize bir mesajı ve anlattıkları olduğunu hatırlayalım. O’nun izni olmadan bu alemde bir yaprağın dahi kımıldamayacağını bilelim.
İnsan aciz olduğunda ilk anda bu bilgiyi kaldıramasa da bilelim ki; olan her birimize fayda ve şifa içindir.
Vakit geldiyse ne yaparsan yap, kaçış yoktur.
Vaktin gelmediyse de; günlerce o enkazın altında kalsan da, seni kimse bu dünyadan alamaz, kimse öldüremez.
Öncelikle güven.
O’na güven.
Anlaşmana, sözleşmene güven.
Ve senin rızanla olacak olana güven.
Olan, senin kalbinin rızasıyla olacaktır. Bunun aslında Allah'ın rızası olduğuna güven.
Elbette birbirimize dua edeceğiz.
Bugünler özel, önemli.
Her birimizin birbirine karşı sorumluluğu, dua ve güzel enerjilerini paylaşmaya mecburiyeti var.
Diğer taraftan her biriniz kendi içinizde bazen sosyal medya paylaşımları yapıyorsunuz. Bazılarınız belki de bazı olayları tekrar tekrar seyrediyorsunuz. Olumsuz imajinasyon yapmaktan kaçının.
Yargıdan uzak durarak tespitler yapın.
Çünkü bu deprem zamanları, özellikle yerin enerjisinin gökyüzüne çıktığı zaman ve dönemleri barındırır.
Fay hatlarından gelen birçok frekans, yaratım enerjilerinizi çok fazla yükseltir.
Öncelikle arkadaşlar her birimizin kaderine, seçimine saygı duyacağız.
Bilin ki herhangi bir hal ve durum; onaylamadan, çağırmadan hayatınıza gelmiyor.
Gaziantep’te 4 Şubat 2023 tarihinde yaptığımız yayında; ‘‘Siz bir alanda aşırıya gittiğinizde bir tamamlama enerjisi gelir. Herhangi bir alanda hareketsizlik, yavaşlık, hareket ettirici herhangi bir frekans ve enerji, orada hareketi çağırır.’’ dedik.
Ve 5 Şubat 2023’te Adana'daki çalışmamızın adı neydi?
"Kendinle Kendine Gel "
Kendimize gelmek…
Bunları herhangi bir şekilde bir ceza, bir zulüm gibi değil, bir mesaj gibi okuyalım.
Nerede durgun, nerede hareketsizdin? Nerede yavaşlattın kendini?
Nerede unuttun, nerede kalbinle, Yaradan’la teması erteledin, nerede kendini erteledin?
Şimdi gel bir daha bak.
Şu anda yerin enerjileri gökle birleşmek istiyor. Ve sen de kendi kalbinle, kendi ruhunla birleşebilmek için şu anda bu olumsuz gibi olan hal ve durumu faydaya, olumluya çevir. Her şerde madem ki bir hayır var; bu şer gibi görünen olayın içinde de hayrı gör. Hayrı bil.
Depremde zarar görenler, hala haber alınamayanlar da var… Kimisi dakikalar önce uyandırıldı, kimisi hissetti, kimisi fark etti, kimisi kalbinde imanla kucaklandı, sarılıp sarmalandı…
Endişe ve korkudan uzak bir şekilde tedbiri elde tutacağız; tedbir önemli. Bilin ki; bizler ne kadar “O” güce, Rahman ve Rahim olanın himayesine sığınırsak o kadar korunuruz, o kadar himayede oluruz. Korkunun ecele faydası yok.
Çünkü ecel dediğiniz şey, Yaradan ile yaptığınız bir anlaşma… Ve bu anlaşma sizin sözünüzle ve sizin ihtiyaçlarınıza göre yapıldı.
Nerede iman sahipleri?
Nerede güvenenler?
Gerçekten tam bir imanla göğsümüz hazır; bugün çağırılsa, ölüme gideriz. Varsa vaktimiz, ağaç dikeriz; varsa vaktimiz, sevgiyle birbirimize dua ederiz.
Bu dünya geçici bir yer ve defalarca hatırlatılıyor. Bu dünyanın geçiciliğini bilerek, diğer taraftan da bu dünyanın kıymetini yine hatırlayarak, bu dünyayı, bu hayatı, bu bedeni, bu canı korumak durumundayız. Korumayı sahibine emanet ederek, gücün sahibine, gücün sahibinin himayesine emanet ederek burada olalım.
Her birimizin şu anda vazifeleri var: Öncelikle canımızın kıymetini bilmek ve sonra kalbimizle bağlantıya geçerek birbirimize güzel dualar etmek.
Birbirini telaşa, galeyana getiren dostlar! Uzak durun! Çünkü bunlar size döner. Herhangi bir kişiye vereceğiniz olumsuz bir frekans, bir korku, bir endişe, bir panik, sizlerin hayatına da bumerang gibi gelir. Bundan sakının!
Sevgiyle, şefkatle birbirimize güzel dua ve dilekler yollayalım. Vefat edenlere Allah’tan rahmet dileyelim. Kalanlara, bu hayat içerisinde kaldıkları süre içerisinde akıl ve şuurla, kalpleriyle bağlantıya geçebilmelerini dileyelim.
Bu dünya kıymetli, bu can kıymetli, hepimiz kıymetliyiz.
Evet değer vereceğiz. Ancak bu dünyaya niye geldik?
Bu dünyaya gelmendeki amacın ne?
Sadece yaşamak mı?
Sadece dünyada kalmak mı?
Sadece yemek içmek ya da bir şeyleri tatmak mı?
Bu dünyanın bilgisini de almak durumundayız.
Bu dünyada sunulanları, bizim için geliştirici hal ve durumları da yaşamak durumundayız. Acısı olanlar var. Onların acılarını paylaşabilirsiniz.
Her bir kişi kendi tekamülü, kendi kabı kadar bu konuyu anlayacak.
Kimisi kendi bedenini ya da aklını, şuurunu dahi kaybedebilir. Saygı duyacağız.
Kimin neye ihtiyacı olduğunu bilemezsiniz. Bu anda ve zamanda, en kıymetli şey; şahitliğe geçebilmektir.
Şahit olabilmek için bildiklerinde, geçmişte şehit olmayı kabul etmek lazım.
Eğer sen bu şehitliği kabul ediyorsan, geçmişte ölebiliyorsan, o zaman burada, şimdide şahit olursun. Şahitlikte yargı yoktur.
Acımak yoktur.
Onun için acımaktan uzak dur.
Oysa ki tespitlerde sevgi, şefkat ve kucaklamayla sarıp sarmalamak vardır.
Birbirimizi bugün de sarıp sarmalayalım.
Sevdiğimizi hissettirelim. “Yanındayız” diyelim. Birbirimizin yanındayız, varız desteğiz ama her birinizin Allah’ı var!
Oraya sığının…
Dışarıda arayacaklarınla değil; gönlünde, kalbinde hissettiğinle, hissettirilene bak.
Bırak, sıksın bıraksın!
Kimin vakti geldiyse gidecek. Sen de vakti geldiğinde gideceksin.
Doğa konuştu, hepimiz sustuk. Susacağız!
Acısı olanlara saygıyla eğileceğiz, selamlayacağız.
Belki bu hatırlatılan yeni dönemde, bir daha “kendimize gelmeye” ihtiyacımız var.
Bir daha aklımızı başımıza almaya ihtiyacımız var.
Ne oluyor, neler oluyor, neden oluyor?
Ve bu dünyanın, bu memleketin, bu milletin belki de hakkını ve kıymetini bilerek; yeniden, yepyeni bir duruş ile, onurlu bir duruş ile birbirimize sahip çıkarak burada olacağız.
Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum, selamlar ediyorum. Her birinize kucak dolusu sevgiler dostlarım.
Hoşça kalın.
ÜNAL GÜNER