• Turkish
  • English
  • German
  • Google ÇeviriÇeviri tarafından desteklenmektedir
    Google ÇeviriÇeviri tarafından desteklenmektedir

Ne aramıştınız?

Bu dünyada her insanın, gözünde büyüttüğü ya da küçülttüğü alanlar, durumlar, kişiler veya koşullar vardır.

Oysaki en başta bilinmesi gereken şudur:

Birilerini kendinden aşağıya koyanlar, onlara küçümseyici bir şekilde bakanlar, başka bir alanda kendilerini de birilerinin aşağısına koymak, ezik ve yetersiz görmek durumundadırlar.

Bu sistemin dengesidir. 

Evren, her birimize tek bir sistemle, aynı şekilde bakar. Mikrodan makroya bütün yaratılanı eşit görür. Nasıl ki yaratandan ötürü yaratılanı sevmek diye bir kavram varsa, yaratandan, onun birliğinden ötürü de yaratılanın birliği ve eşitliği vardır.

Her birimiz bir hücrenin, bir zigotun, spermle yumurtanın birleşip trilyonlarca hücreye dönüşümünden var olduk. 

Yani bir tane hücremiz vardı, bu hücre çoğaldı ve gözü, eli, tırnağı, kalbi, bağırsakları vs. O tek bir hücrenin içerisindeki bilgi meydana getirdi.

Bizlerse, “bir”den başlayan bu yolculuk içerisinde çeşitlilik arttıkça, yargısal seçimler yapmaya, yani kayırmaya başladık.

Bizlerse, “bir”den başlayan bu yolculuk içerisinde çeşitlilik arttıkça, yargısal seçimler yapmaya, yani kayırmaya başladık.

Benim göz hücrem o kadar kıymetli, o kadar önemli ki gözümle pek çok şey görebiliyorum, renkleri algılayabiliyorum, bunu yapıyorum, şunu yapıyorum vs. demeye başladık.

Oysa diğerleri ne yapıyor zannediyorsun? 

Kulakların daha mı az değerli? Dilin, damağın, dişlerin, bağırsakların, kalbin daha az mı değerli? Hepsi bütünün bir parçası değil mi?

İşte bu dünyada da her bir varlığın, her bir canlının, her bir insanın, aynı organlarımız gibi bir görevi, bir programı, bir hedefi ve bu dünyaya gelme nedeni vardır. Hepimiz bu nedenleri gerçekleştirmek için buradayız ve her birimiz bu süreçte Bir’in karşısında eşitiz.

Her birimiz bu okulun bir talebesi, talep edeni olarak buradayız, burada bir talebe birliğimiz var.

Birimiz daha çalışkan, birimiz daha tembel olabilir. Bu çalışkanlık ya da tembellik de bizi, diğerlerinden bir adım daha ileriye ya da daha geriye götürebilir. Bu durum dolayısıyla, kurulu birliğin içerisinde aramızda herhangi bir ayrım yapılmaz, destek sunulur, gelişmemize yardımcı olunur fakat biz her an olduğumuz gibi kucaklanırız.

Yani senin gözlerin kulağından çok daha iyi çalışıyor diye, kulağım olmasa da olur demezsin. O kulak da benim kulağım dersin ve onun daha sağlıklı olabilmesi için çabalarsın. 

Biz de bu birlik sisteminin içerisinde önce tüm olanları, tüm insanları kucaklamak ve bir görmek, birbirimize, varlığımıza ve ruhumuza saygı duymak durumundayız.

Bu dünyada her birey görevini, vazifesini yapar.

Bir gün Mevlana çarşıda gezerken, adamın birinin iki kolundan tutup asmaya götürüldüğünü görür. 

“Ne oldu, ne yapmış? Bu adamın suçu ne?” diye sorar.

Cevap gelir: “Bu adam defalarca hırsızlık yaptı, hapis yattı ve yine yaptı, en sonunda ölüm cezası aldı.”

Birçok kişi o adama yargılayıcı gözle bakarken, Mevlana şöyle der: “Desenize, son nefesine kadar, ölümü pahasına görevini yapmış.”

Onun görevi, topluma geliş misyonu o.

Bu onu affetmek gerektiği anlamına gelmez. Mademki görevini yapıyor, onu serbest bırakalım demek değildir. Fakat onun kendi görevini yaptığını görebilen göz olmak önemlidir.

O, o anda bu görevi yapıyor ama kâinatın sonsuz ilerleyişinin içerisinde daha birçok görev yapacak. Her birimiz yapacağız. 

Düşünsenize, biz bu sonsuz kâinatın içerisinde sadece bir yaşa kadar, belli deneyimlerle belli bir alan içerisinde yaşayıp gitmek için mi geldik?

Her birimiz sonsuz varlıklar olarak, sonsuz evrenlerde, gezegenlerde ve dünyalarda doğmuş ve doğacak varlıklarız.

Bu sistem içerisinde bizden milyonlarca yıl ileridekiler bile bizi küçümsemezken, bizim kendimizi başkalarından daha yüksek ve daha düşük gören taraflarımızdan sakınmamız çok önemli.

Bu bizi bir taraftan kibre, bir taraftan aşağılık duygusu ve kompleksine götürebilir ve aşağılık duygusuna girenlerin birçoğunun kendilerini yetersiz ve değersiz hissettikleri için, zamanı, bedeni, hayatı, sağlığı, bilgiyi ve ruhu saçan ve saçmalayan olma halleri vardır.

O yüzden bu birliği kabul edebilmeniz, yani ne aşağıda ne yukarıda herkesi bizimle aynı platformda görmeniz çok önemli.

Bir kişi bilgi veriyorsa saygı duyarsın; sana yardım ediyorsa, saygı duyarsın; güzel bir aktarımı, bir şifası varsa, saygı duyarsın; teşekkür eder, şükreder ve helalleşirsin. Ama bu kişiler, şifacılar, bilgeler vs. hiçbirisi senden daha yukarıda değil. 

Sen biliyor musun ki bir adım sonra, nerelere geleceksin, bir rüyayla uyanıp neler yaşayacaksın?

Kaldır kendine koyduğun o engelleri!

Aşağının da yukarının da bu dünyada var olmuş olduğunu bilerek, var olmanın kıymeti ile burada bulunup, gerçekten şükretmek durumundayız.

Şükürler olsun ki varız!

Bu var oluşun kıymetini bilen olalım.

Yaşadığımız tekâmül dünyasının içerisinde her bir nesne, her bir atom, her bir zerre ve her bir eşya, aynı tekamülün bir parçasıdır.

Öyleyse selamlaşalım, bizimle selamlaştıkları gibi. 

Bu farkındalık ve algılama ile; ikinin birliğini, aşağının ve yukarının, sağın ve solun, farklılık ve karşıtlık gibi görülen tüm durumların eşitliğini ve dengesini görebilen olalım...

Sevgilerimle...